Pamukçuk Hastalığı


Pamukçuğa bir mantar sebep olur. Bebeğin ağzında beyaz, süte benzer yapılar oluşabilir. Yanağın iç taraflarında, dilde, damakta ve diş etlerinde beyaz lekeler görülür.
Bu hastalığa sebep olan mantar Kandida albicans olarak biliir. Bu mantar ağız ve vajinada yaşar. Pamukçuk hastalığı bebeklerde daha sık görülür. Çünkü pamukçuk bağışıklık sistemi gelişmemiş ya da bağışıklık sistemi güçsüzleşmemiş olanlarda daha sık görülür.
Bağışıklık sistemi, beslenme, hava kirliliği, ameliyat ya da yaralanma, bağışık sistemini baskılayan birtakım ilaçların kullanılması ve bağırsakta yer alan faydalı bakterilerin dengesini bozulması gibi nedenler dolayı direncini kaybeder. Bu durum da pamukçuk oluşumuna neden olur.
Tanısı
Pamukçuk olan bir bebek, emmek istemez, huysuzdur. Ağzına baktığınız zaman beyaz leke vardır. Eğer beyaz leke kaznırısa, altında deri yanmış gibi görünür ve kanayabilir. Çok geçmeden doktorunuza başvurunuz.
Tedavisi
Sağlıklı yeni doğmuş bebek genellikle hastalığı kendisi yenebilir. Fakat pamukçuk geniş bir alana yayılmışsa antibiyotik ilaçlar hastalığın tedavi sürecini hızlandırıcı etki yapabilir.
Maya enfeksiyonun kendisi tehlikeli değildir sadece ağrı yapar.

Hamilelikte Düşük ve Çeşitleri


Gebelerin en korkulu rüyalarından biride düşükledir. Fetus’un uterus içinden ayrılıp atılmasına düşük yani abortus denir. Gebeliğin 20. haftasına kadar olur. İki çeşit düşük vardır.
Kendiliğinden düşük ve mekanik düşük. Tüm gebelerin %15′i kendiliğinden, diğer %15′i de mekanik düşük ile sonuçlanır. Kendiliğinden gelişen düşükler gebeliğin 6-10. haftası arasında gerçekleşir. Burada fetus faktörü ön plandadır. Kramazon anomalileri en belirgin sebebtir. 2. çeşit düşüklerde ise metaryal faktörler ön plandadır. Uterus’a bağlı faktörler önem taşır. Uterusdaki myomlar, jenital anamoliler, kollum uteri yetmezliği, sifiliz gibi enfeksiyonlar, akut hastalıklar, endokrin sistem hastalıkları, hipertansiyon ve böbrek hastalıkları yada stres neden olur.
Düşük kanama ve uterus kasılmalarına bağlı ağrı ile kendini gösterir. Büyük gebeliklerde amneos sıvısının gelmeside düşüğün kaçılınmaz olduğunu gösterir. Düşüğün oluşumu halinde hastanın mutlaka doktora başvurması ve sebebini araştırtması gerekir. Enfeksiyon şüphesi varsa vajinal kültür alınmalı, ultrason çekilmeli ve fetus incelenmelidir. Arka arkaya 3 kez gebeliğin düşükle sonuçlanması kollum yetersizliğini ve uterus’un malfarmasyonlarını gösterir.
Erken gebelikte görülen vajinal kanamalarda dış gebelik, serviks erezyonları, polipler, serviks kanserleri araştırılmalıdır. Tedavi mutlak yatak istirahatidir. Düşüğün çeşidine göre ilaç tedavisi başlatılmalıdır. Mutlaka jinekolojik muayene yapılması uterus içindeki fetus parçalarının temizlenmesi gerekmektedir.

SPOR CİNSEL YAŞAMI CANLANDIRIYOR


Son zamanlarda insanların iş – güç nedeniyle cinsel yaşamlarında ki düzen de maalesef kayıp oluyor. Bu yüzden insanların birçoğu cinsel yaşantılarına soğuk bakmakta olup birçoğu da işinden dolayı maalesef soğuk bakıyor. İşlerin verdiği stres de aynı zamanda cinsel yaşama insanları uzak tutmaktadır. Bu durum sizlerin de başınıza geldi ve sizlerin de canı bu konu üzerine sıkılıyorsa, bir özel neden arayış içerisindeyseniz artık aramanıza gerek yok. Sizlere bu konuda iyi fikirlerimizin olduğunu söylemek ve paylaşmak istiyoruz;
Öncelikle kendi vücudunuzla barışık olmayı öğrenmelisiniz. Vücuduyla barışık olan bir kimsenin ilk önce kendine bir özel olarak çeki düzen vererek çekiciliğini kazanması gerekiyor. Ardından güzel – yakışıklı bir görünüme sahip olmalıdır ki kendi vücuduyla da barışık olsun. Daha sonrasında kendi utangaçlığı olan bir bireyin maalesef cinsel yaşamdan çok iş – stresarasında gidip gelmesi normaldir. Bu nedenle utangaçlığınızı da bir kenara bırakmalısınız ve cinsel yaşamınızı artık düzene sokmalısınız.
Bu yüzden vücudunuzu yepyeni bir yaşama hazırlamak için sizlere sporu öneriyoruz. Yapılacak bir düzenli spor doğrultusunda ne kadar başarılı olacağınızı, cinsel yaşamınızı ne kadar etkileyeceğini görebilirsiniz. Bunun dışında ereksiyon kalitesini arttırmanın en iyi yollarından birisi de spordur.
Doğrudan cinsel ilişkiye girmek isteyen; şeker hastaları, yüksek tansiyon olan insanlar, kalp ve damar hastalığı olanlarda bazen bozukluklar olabiliyor. Sertleşme bozukluğu erkeklerde en sık rastlanan sorunlardan birisidir. Bu sorunu çözmek için de ereksiyon için spor oldukça yararlı olacaktır.
Eğer ki sizlerde bu tarzda cinsel yaşamınızda sorun yaşıyor, sorunlarınızla baş edemiyorsanız, sizlere de önerimiz kısa süre içerisinde spora başlamanızdır. Spor ile yaşamınız renklenecek, vücudunuz daha dinç olacak ve cinsel yaşamınızı da canlandırmayı başaracaksınız. Sizler de spor ile başarılı olabilirsiniz!

Cinsel Gücü Artıran Şifali Bitkiler


Evliliklerde ki genelde mutsuz yaşamlar cinsel isteksizlikten dolayı olabiliyor. Tek taraflı ya da çift taraflı olabilen cinsel isteksizlik arzusu gidermek ve artık cinsel istekliği gerçekleştirmek için sizlere şifalı bitkiker önermekteyiz.
İşte o şifalı bitkiler;
Bitki Çayı: Vücutta ki kan dolaşımında hareketlilik sağlayan bitki çaylarıyla cinsel yaşam konusunda canlılık kazandırabilirsiniz. Yüksek enerjiye çıkartabilirsiniz.
Tarçın: Rahatlatıcı bir özelliğe sahip olan tarçın, insanın daha güçlü olmasını sağlar ve karşı cinsi arzulamada da büyük etkileri vardır.
Maydanoz: Yemeklerimizde lezzet katması için kullandığımız maydanoz bitkisini aynı zamanda cinsel yaşamda kuvvet vermesi için de yararlı kılabilirsiniz.
Zencefil: İnsanı daha canlı tutan, cinsel arzuyu getiren bir şifalı bitki olan Zencefil maksimum 1 hafta ile 10 günlük süreç arasında kullanmanız yeterli olur. Öğünlerinizde baharat olarak da kullanımı olabilir.
Haşhaş Tohumu: Cinsel istekliliğin yanında performans artışında da haşhaş tohumu kullanılabilir.
Yasemin: Kokusu oldukça güzel olan yasemin çiçeğinin de cinsel arzulamaya karşı uyarıcı etkisi bulunur.
Ginseng: Erken yaşlanma sorunlarını gidermek gibi özelliğe sahip olan Ginseng, Çin’de genelde ilaçlarda kullanılıyor. Kendinizi rahat şekilde ve iyi bir güçte hissetmenizi sağlar.
Lavanta: Yemeklerinizde eksik etmeyeceğiniz salatalarınızda lavanta eklemeniz, sizlerin cinsel yaşamına tekrar canlılık getirecektir.
Hardal: Bir başka şifalı bitki olan hardal ile cinsel bezlerin hızlanmasını, işlevinin daha hızlı olmasını sağlayabilirsiniz.
Polen: Cinsel hormonların canlanmasını sağlayan bu polen, içerdiği vitamin ve mineraller sayesinde vücuda ekstra katkı da sağlamaktadır.
Süsen: Her iki cins içinde oldukça başarılı şekilde bu Süsen tozu kullanılabilir.
Rezene: Bu şifalı bitkinin sadece günlük bir parçası bile cinsel gücü arttırmak için yeterli olabilecek derecededir. Hatta o bir parçayla isterseniz çay dahi yapabilirsiniz, size önerimiz Rezene tohumundan çayınızı yaparak içmenizdir.
Meyan Kökü: Kadınlar için etkili olan bu kök, maden suyu ile karıştırıldığında daha faydalıdır.
Karanfil tanesi: Yorgunluğunuzu üzerinizden atmanızda en büyük payı olanda karanfil tanesi olup, güçlü olmanızda işe yarar.
Roka: Cinsel gücün artması konusunda büyük etkisi ve uyarıcı potansiyeli vardır

ERKEKLERDE ORTA YAŞ SENDROMU

Erkeklerde Orta Yaş Krizi

Doğmak ve büyümek kadar doğal bir süreç olan yaş dönümünü en az hasarla atlatmak içinse, anlayışlı olmak gerek.

Hanımlar, kocanızdaki değişimler sizi korkutmasın. Ona destek olun ve sorunu birlikte çözün Yakada ruj lekesi, cekette saç teli. Aşırı para harcamak ve yeni bir spor araba almak. Bu sıkıntının adı orta yaş krizi ve evliliğinizin devamı için yapacağınız çok şey var.

ONU CİDDİYE ALIN

Eskiden işinden memnundu ve mutlu gözüküyordu. Fakat birdenbire hayatının ne kadar sıkıcı olduğundan bahsetmeye başladı. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi, orta yaş sendromuna girmiştir. Ya da şimdiye kadar istediği her şeyi başarmıştır. Uzmanlara göre erkeklerin bu durumlarını ciddiye almak gerekir. Onları dinlemeli ve dertlerini paylaşmak en doğru harekettir.

İHANET İHTİMALİ

Son zamanlarda onu dışarıda gördüğü her kadına bakarken mi yakalıyorsunuz? Evi yabancı kadınlar mı arıyor? Bu soruların cevabı evet”se o zaman sizi aldatma ihtimali büyük. Uzmanlara göre orta yaşlarını yaşayan erkekler etrafa alıcı gözle bakarlar.

ARABA TUTKUSU

Eşiniz son zamanlarda kariyeriyle yakından ilgilenmiyor ve parasını istediği gibi harcamaya başladı. Örneğin her zaman hayalini kurduğu spor arabayı almaya karar verdi. Bu kesinlikle bir orta yaş krizidir. Fakat bu sorunun çözümü diğerlerine göre daha kolaydır.

AYNALARA BAĞLI

Hayatınızdaki erkeğe son günlerde birşey oldu. Artık onu tanıyamıyorsunuz. Görünüşü o kadar değişti ki! Eğer aynanın önünden ayrılmıyor ve kendine sürekli farklı kıyafetler satın alıyorsa bu da orta yaş krizine girdiğinin güçlü bir göstergesidir. Eğer dış görünüşüyle ilgili size de danışıyorsa, kendini iyi hissetmesini sağlayabilirsiniz. Ama eğer size karşı kibirliyse, başka bir kadın olabilir.

İLGİSİZ KALMAYIN

Artık sizinle sürekli birlikte vakit geçirmek istemiyor. Hatta s e k s hayatınız bile eskisi gibi değil. Onda meydana gelen büyük değişikliklere ilgisiz kalmayın ve sürekli onunla konuşun. Uzmanlar orta yaş krizindeki erkeklerle iletişim kurmanın, evliliği sağlam tutan en büyük faktör olduğunu düşünüyor.

AİDS AŞISI GELİYOR

AIDS aşısı 3 yıl sonra geliyor

ABD’de Oregon Primat Araştırma Merkezi’nde maymunlar üzerinde yapılan tıbbi deneyde, üç yıl içinde insanlara uygulanabilecek AIDS aşısı geliştirildi

“Kazanılmış Bağışıklığın Yitimi Sendromu” olan ölümcül AIDS hastalığına 25 yıldır çare arayan bilimadamları, AIDS’e yol açan açan HIV virüsünün vücuda girdiği ilk anlarda en kırılgan olduğu hali aşıda kullandı.

Bilim dergisi Nature’de yayımlanan Dr. Louis Picker’ın araştırmasına göre, deneylere alınan maymunların yarısı, HIV ve AIDS’e benzeyen, “Simian İmmunodeficiency Virüs (maymun bağışıklık yetersizliği virüsü)” ile bir yıl yaşayarak hiç belirti göstermez duruma geldi.

Dr. Picker, insanlar üzerinde de denenebilecek AIDS aşısının üç yıl içinde hayata geçirilebileceğini bildirdi. Dr. Picker’la ekibi, AIDS aşısı deneyinde, uçuk (herpes) virüsüyle bağlantılı bir virüs olan cytomegalovirus’ü (CMV) maymunlar üzerinde kullandı.

VÜCUTTA ÖMÜR BOYU KALABİLİYOR

Vücutta ömür boyu kalabilen CMV virüsü sayesinde HIV’i ilk girdiği evrede öldürme aşaması denendi ve bu yöntem başarılı oldu. HIV virüsünün zayıf olduğu ilk aşamada durdurulduğunu belirten Dr Picker, AIDS virüsünün vücuda girdiği ilk aşamada öldürülmesinin önemli olduğunu belirtti.

Birçok insanda yaşayan CMV virüsünün maymunlarda AİDS’le savaşta önemli araç olduğu görüldü. Deneye yardım eden ve sonuç hakkında bilgi veren Uluslararası AIDS Aşısı Girişimi Örgütü’nün uzmanı Dr. Wayne Koff, “Burada heyecanlı olan, ilk kez AIDS aşısının hayvan üzerinde başarılı sonuç vermesidir. İnsan üzerinde aşının nasıl uygulanabileceği üzerine önemli işaret alınmıştır” dedi.

İngiltere Kraliyet Üniversitesinden Prof. Dr. Robin Shattock, “Hastalık bulaştırıcı virüsün aşı deneyinde kullanılmasının büyük bir aşama” olduğunu belirtti. Tayland’da iki yıl önce 16 bin gönüllü üzerinde yapılan AIDS aşısı deneyi umut vermiş ancak çok küçük grup dışında kalıcı sonuç sağlamamıştı.

Posta.com.tr

KALP KRİZİNDEN SONRA CİNSEL YAŞAM

Kalp krizinden sonra seks!

Araştırmaya göre, cinsel aktivitenin kalp krizini tetikleme riski çok düşük ve aslında seks birçok kişinin algıladığı gibi zorlu bir aktivite değil

Dr. Hasan İnsel

Bir dostunuz kalp krizi geçirdikten sonra bakıyorsunuz eskisinden daha da sağlıklı görünüyor. Peki her şey dışarıdan göründüğü gibi mi, yoksa korkuları, çekingeleri devam ediyor mu? Mesela seks konusunda içleri rahat mı? Sınıf arkadaşım, kardiyolog Dr. Güven Caner’le konuşmaya başladık bu konuyu. Konuyu açmamızın sebebi, yeni stent takılmış olan gençlik yıllarımızdan çok sevdiğimiz bir dostumuzun, bu konuyu merak edip sorması. İşte Dr. Güven Caner’in bu konuda anlattıkları:

“Kalp krizi geçiren erkekler tekrar seks yapmaya başlama konusunda oldukça çekingen davranıyor. Kalp krizi sonrasındaki rehabilitasyonla ilgilenen psikologlara göre bunun nedeni, ikinci kez kalp krizi geçirme kaygısı. Diğer nedeniyse seks yaparken başlarına bir şey gelirse partnerlerinin bundan ötürü suçluluk duyacak olmaları. Bunlar kalp hastalarında sekse tekrar başlama konusunda endişe yaratıyor. Oysa kardiyologlar kalp krizi geçirenlerde seksin, hastaların sandığı kadar riskli olmadığı kanısındalar.

Doktor kontrolünde dönüş

Ciddi komplikasyonlar yoksa kalp krizinden birkaç hafta sonra doktorlarına danışarak ve onun önerilerini alarak sekse başlanabileceği görüşündeyiz. ‘American Journal of Cardiology’ dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, cinsel aktivitenin kalp krizini tetikleme riski çok düşük ve aslında seks birçok kişinin algıladığı gibi zorlu bir aktivite değil. Eğer hasta nefes darlığı ya da göğüs ağrısı olmadan birkaç kat merdiven çıkabiliyorsa ya da yürüyüş bandı egzersizi yapabiliyorsa rahatlıkla seks de yapabilir.

Başarılı bir baypas ameliyatı geçirenler ya da stent takılan hastalar, ameliyat yaraları iyileştikten sonra seks yapabilir. Kalp krizinden sonra kalp yetmezliği, tehlikeli kalp atımı düzensizlikleri gibi komplikasyonlar gelişen hastalarınsa cinsel aktiviteye başlamadan önce bu rahatsızlıklarını tedavi ettirmeleri gerekiyor.

Sertleşme sorunu için kullanılan birtakım ilaçlar, birçok kalp hastasının göğüs ağrısı için kullandığı nitrogliserin ve nitratlarla alınırsa kan basıncının aşırı düşmesi sonucunda ölüme bile neden olabiliyor. Bu yüzden kalp krizi veya kalp ameliyatı geçirenlerin iktidarsızlık için ilaç kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışmalarında fayda var. Yine kalp hastalarının yüksek tansiyon ve başka kalp sorunları için sık kullandıkları ilaç sınıfı olan Beta Blokerler kalp krizi riskini düşürseler de, erkeklerde ve kadınlarda yerine göre cinsel gücü zaltabiliyorlar.

Kendinizi test edin

Seks sırasında göğüs ağrısı, nefes darlığı veya kalp atımlarından düzensizlik olursa durun ve dinlenin. Eğer sorun geçmezse derhal acil tıbbi yardım isteyin. Bu aslında sadece seks için değil, her türlü fiziksel aktivite için geçerli bir uyarı.

Hastaların yorgunken ve stresliyken değil, kendilerini dinlenmiş, rahat hissettiklerinde seks yapmaları en doğru zamanlama. Seksle yemek arasında sindirim için 2-3 saat geçmesi tavsiye ediliyor.

Bu arada kalp krizi geçirdikten sonra daha anlayışlı, sevecen ve sabırlı olduklarını söyleyen hastaların sayısı da oldukça fazla. Bu kişiler eğer bu tutumlarını yatak odasına taşırlarsa, cinsel yaşamları eskisinden de iyi olabilir.”

Kaynak : MİLLİYET PORTAL

TESTİS KANSERİ

TESTİS KANSERİ NEDİR?
Testis Hakkında: Testisler erkek üreme organının elemanlardır. Görevi sperm üretmek olan testisler, her biri yaklaşık 20 gram olmak üzere iki adet bulunmakta ve neslin devamından sorumlu olan organlardır. Testisler aynı zamanda erkeklere has özelliklerin ortaya çıkmasını sağlayan hormon olan testosteronun salgılanmasından da sorumludur. Testisler penisin altında ve skrotum adı verilen kesenin içinde yer almaktadır.

TESTİS KANSERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Testis kanseri bir ya da iki testisin hücrelerinde meydana gelen kanserleşmedir. Yani testis hücrelerinde meydan gelen düzensiz hücre çoğalması ya da diğer bir ifade ile hücrelerin bölünmesinin kontrol edilememesidir. Testis kanserleri 20-39 yaş erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Erkeklerde tüm kanserlerin sadece% 1′ini oluşturur.
Tümör hücrelerinin özelliklerine dayanarak, testis kanserleri seminoma veya nonseminoma olarak sınıflandırılır. Seminomlar üç türlerinden biri olabilir: anaplastik, klasik veya spermatositik. Nonseminomas türleri koryokarsinom, embriyonal karsinom, teratom ve yolk kesesi tümörleri içerir. Testis tümörleri hem seminom ve nonseminoma hücreler içerebilir.

TESTİS KANSERİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Testis kanserinin kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak çalışmalar çeşitli faktörlerin bu hastalığa yakalanma olasılığını artırmakta olduğunu göstermiştir.

* İnmemiş testis: Normalde karın içinde olan testisler doğum öncesi skrotum içine inmektedir. Testis kanseri riski skrotum içindeki testislerin hareket etmemesi sonucu artmaktadır. Riski her iki testis için de geçerlidir.
* Konjenital anomaliler: Doğuştan testisler, penis veya böbrek bozukluklarının yanı sıra kasık fıtığı bulunan erkekler yüksek risk altında olabilir.
* Testis kanseri öyküsü: Geçmişinde testis kanseri öyküsü bulunanlarda testis kanseri gelişme riski artmaktadır. Babasında ya da abisinde kanser öyküsü bulunanlar daha yatkın olmaktadır.

TESTİS KANSERİ BELİRTİLERİ
Testis kanserleri kendi kendine muayene ve semptomların değerlendirilmesi ile hastalık erken dönemde yakalanabilir. Muayene için en iyi zaman sıcak bir banyo veya duştan sonra skrotumun sıcakla gevşediği andır.Bu sayede tedavisi kolay bir aşamada müdahale edilebilir. İzlenen semptomlar şunlardır:

* Testislerde küçük ağrılı kitle
* Testislerde ağrısız şişlik
* Skrotumda ağırlık hissi
* Alt karın bölgesinde veya kasıkta ağrı
* Testislere elle müdahalede herhangi bir değişiklik hissedilmesi
* Skrotumda ani kan veya sıvı toplanması

KENDİ KENDİNE TESTİS MUAYENESİNDE İZLENECEK ADIMLAR

* Aynanın karşısında ayakta durun. Skrotum derisinde herhangi bir değişiklik veya şişlik olup olmadığına bakın
* Her bir testisinizi her iki elinizle muayene edin. Orta parmaklarınız testisin altında, başparmağınız üstünde olmak üzere parmaklarınız arasında testisi nazikçe çevirin. Bir testisiniz diğerinden daha büyükse bu sizi şaşırtmasın. Bu normaldir.
* Spermi taşıyan, depo eden yumuşak ve tübüler bir yapı olan epididimisi bulun. Kanserli kitleler genellikle testisin bu bölgesinde yerleşir. Ancak testisin ön yüzünde de görüldüğü olur.

Eğer kendi kendinize yaptığınız bu muayene sonucunda herhangi bir kitle ile karşılaşırsanız fazla zaman kaybetmeden hemen doktorunuza danışınız. Unutmayın testis kanseri özellikle erken tanı ve tedavi ile yüksek gerileme imkânına sahiptir. Çoğu hastada testis kanseri yalnız tek testiste oluşur. Bu aşamada erkek, seksüel ve üretken fonksiyonlarını diğer testisi ile sürdürebilir.

TESTİS KANSERİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Semptomların nedenini bulmak için doktor bir insanın genel sağlık değerlendirir. Doktor ayrıca fiziki bir muayene yapar, laboratuar ve tanısal testler isteyebilir. Bu testler şunlardır:

* Kan testleri tümör belirleyicileri düzeylerini ölçmek için yapılır. Tümör belirteçleri genellikle kanser olduğu zaman normale göre daha yüksek miktarda bulunan maddelerdir. Alfa-fetoprotein (AFP), Beta-human koryonik gonadotropin (HCG) ve laktat dehidrogenaz (LDH) bir testis tümörü varlığının işaretleri olabilir.
* Ultrason yolu ile de yüksek frekanslı ses dalgaları skrotumdaki testislerde bir kitle varlığı ve boyutu hakkında bilgi vermektedir. Aynı zamanda enfeksiyon veya kanser ilgisi nedeniyle sıvı toplanmasının meydana getirdiği şişlik hakkında da bilgi verir.
* Biyopsi (bir patolog tarafından testis dokusunun mikroskobik inceleme) kanser mevcut olup olmadığını belirlemek için yapılır. Şüphelenilen durumlarda testis kasıktan bir kesi yoluyla kaldırılır.

TESTİS KANSERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Testis kanseri sıklığı son yıllarda artmasına rağmen vakaların yüzde 95′inden fazlası tedavi edilebilir. Tedavi erken teşhis edildiğinde başarılı olma olasılığı yüksektir. Buna ek olarak, tedavi genellikle daha az saldırgan daha az yan etkilere neden olabilir.
Testis kanseri olan erkeklerin çoğunluğunda cerrahi, radyoterapi ve / veya kemoterapi ile tedavi edilebilir. Yan etkileri ve tedavinin türüne göre her kişi için farklı olabilir. Tedavi hastanın yaşı, sağlık durumu ve genel diğer faktörlerin bileşimine bağlıdır. Tedavi genellikle bir cerrah, bir medikal onkolog ve radyasyon onkologu içeren uzman bir ekip tarafından sağlanmaktadır.
Standart tedavi üç tür olmak üzere aşağıda açıklanmıştır.

* CERRAHİ: Cerrahi işlem olarak kasıktan bir kesi ile testisin kaldırılması olayıdır ki buna radikal inguinal orşiektomi denir. Erkekler testis kaybetme ile cinsel ilişki ya da çocuk yapma yetenekleri hususunda endişe içinde olabilir. Ancak kişi sağlıklı olan diğer testis ile normal bir ereksiyon olabilir ve sperm üretir. Bu nedenle, operasyon bir erkeği iktidarsız yapmaz, bir testisin alınması nadiren fertilite (çocuk üretme yeteneği) engeller. Kozmetik amaçlar için isteğe göre skrotum içine protez testis(yapay testis) yerleştirilebilir.
* RADYASYON TEDAVİSİ: Radyasyon tedavisi radyoterapi olarak da isimlendirilmektedir. Bu metot yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerini öldürmek ve tümörü küçültmek amacını taşır. Bu tedavi sadece kanser hücrelerini etkiler, yani yerel bir tedavi yöntemidir. Dış radyasyon, karın içinde lenf düğümleri hedefler ve seminomayı tedavi etmek için kullanılır. Genellikle ameliyattan sonra verilir. Nonseminoma daha az radyasyona duyarlı olduğundan, bu kanser türü olan erkeklerde genellikle radyoterapi gerekmez. Radyasyon tedavisinin yan etkileri iştahsızlık, bulantı ve ishal, verilen alanda yorgunluk, cilt değişikliklerini içerir. Radyoterapi sonrası kişinin sperm üretimi engellenmekte yalnız birçok hastada 1-2 yıllık bir süre içinde yeniden doğurganlık kazanılmaktadır.
* KEMOTERAPİ: Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için anti kanser ilaçların kullanılmasıdır. Kemoterapi hastalara genellikle ameliyat sonrası olarak verilir. Kemoterapide uygulanan ilaçlar vücutta kalabilir. Bazen kemoterapi kanser gelişmiş ise ilk tedavi olabilir. Anti kanser ilaçları damar içine enjeksiyon yoluyla verilmektedir.
Kemoterapi sistemik bir tedavidir, yani ilaçlar kan yoluyla seyahat eder ve kanser hücrelerinin yanı sıra vücuttaki normal hücreleri de etkiler. Sık görülen yan etkiler öksürük, bulantı, saç dökülmesi, yorgunluk, ishal, kusma, ateş, nefes darlığı, titreme, ağız yaraları ya da deri döküntüsü içermektedir. Diğer yan etkiler baş dönmesi, uyuşukluk, reflekslerin kaybı ya da zor bir işitme içerebilir. Bazı anti kanser ilaçlar da sperm üretimini etkileyebilir. Sperm sayısı azalması bazı hastalarda kalıcı olmakla birlikte, pek çok hastada doğurganlık devam etmektedir.

TEDAVİ SONRASI TAKİP
Düzenli takip testis kanseri nedeniyle tedavi edilmiş erkekler için son derece önemlidir. Tüm kanserler gibi testis kanseri tekrarlayabilir. Testis kanseri tedavisi olan erkekler düzenli olarak doktora görünmeli ve herhangi bir olağandışı belirti hemen rapor etmelidir. Genellikle, hastalar için doktor tarafından sıklıkla kontrol edilmesi gereken ve tümör belirtileri seviyelerini ölçmek için gerekli düzenli kan testleri bulunmaktadır.

SABAHLARI PENİSTE SERTLEŞME

PENİSTE SABAH SERTLEŞMESİ
Birçok erkekte görülen bu durum, bazı uygunsuz durumlarda kişiyi rahatsız edebilmektedir. Hâlbuki bu sertleşme erkeğin cinsel yönden sağlıklı olduğuna işaret etmektedir. Peki, neden sabahleyin penis sertleşir? İşte nedenleri;

Uyuduğumuzda vücudumuzun yani organlarımızın işlevleri devam etmektedir. Bunlar arasında tabiî ki böbrekler de yer almaktadır. Böbreklerin çalışması sonucu idrar torbası dolmakta, dolan idrar torbası ise o bölgedeki cinsel sinirleri uyarmaktadır. Bilim adamları kanıt olarak ise sabah ilk idrara çıkıldığında sertleşmesin kendiliğinden gittiğini bildirmektedir.

Bu konuda diğer bir teori ise olayın psikolojik boyutu ile ilgilidir. Yani rüyada görülen erotik bir sahne veya gündüz görülen erotik bir olgunun geceye taşınması gibi nedenler peniste sabah sertleşmesine sebep olmaktadır.

Bir diğeri ise; gençlerde ve hatta tüm sağlıklı erkeklerde erkeklik hormonları sabah erken saatlerde çok yüksek seviyelerde olmaktadır. Bunun sonucu olarak ise sabah uyandığınızda penis sert olduğunu görürsünüz. Hatta sabah sertleşmelerinin azalması hormonsal seviyelerdeki düşüşe veya psikolojik stres altında olduğunuzun bir kanıtıdır.

İlerleyen yani 40- 50 li yaşlar civarında sabah sertleşmeleri yavaş yavaş azalmaya başlar. Sakın bunun cinsel gücünüzün azalması anlamına geldiğini düşünmeyin.

Sonuç olarak;
Sabah sertleşmeleri sinir ve kan damarcıklarının cinsel uyarıya karşı halen daha duyarlı olduklarını gösteren bir kanıttır.

HORLAMANIN ÇÖZÜMÜ

İşte horlamanın çözümü

Geceleri kâbusa çeviren sesin kaybolmasını sağlayan bir formül

Geceleri horlayanların dörtte üçü uyku boyunca solunum duraklamalarına yol açan uyku apnesinden de muzdarip. Uyku apnesi kalp hastalığı, felç ve tansiyon riskini artırıyor.

Horlamadan kurtulmak isteyenlere genelde yan yatmaları söylenir. Ama bazılarında uyku pozisyonunu değiştirmek pek işe yaramıyor. Araştırmacılara göre horlayan insanlar ikiye ayrılıyor:

Sadece sırtüstü yattıklarında horlayanlar ve ne şekilde yatarsa yatsın horlayanlar. İki binden fazla apne hastasını inceleyen İsrailli uyku araştırmacıları, bunların yüzde 54′ünün “pozisyonel” olduğunu, yani sadece sırtüstü yattıklarında horladıklarını tespit etti.

New York Times gazetesinde yer alan habere göre, başka çalışmalar kilonun önemli bir rol oynadığını gösteriyor. 1997′de yayımlanan geniş kapsamlı bir çalışmada, sadece sırtüstü yattıklarında horlayan hastaların genelde daha zayıf olduğu, yatma şeklinden bağımsız olarak horlayanların ise çoğunlukla daha kilolu olduğu görüldü.

Haliyle, ikinci gruptakilerin uykusu daha kötüydü. Ancak bu çalışma ayrıca, aşırı kilolu hastaların kilo verdiklerinde apnelerinin şiddetinin azaldığını gösterdi.

Ulusal Uyku Vakfı’na göre, aşırı kilolu insanlarda uyku apnesinden kurtulmanın ve horlamayı temelli bitirmenin en iyi yolu, zayıflamak.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More